15 Haziran 2010 Salı

Azınlık

Oda sessizdi.Karanlık.Usul usul ilerliyordu.Ses çıkarmamaya,uyuyanları uyandırmamaya özen gösteriyordu.Pis ve nemli bir hava solunum deliklerinden girip çıkıyordu.Yemeğin kokusunu aldığından beri bu anı gizlenerek beklemişti.Çok büyük bir ekmek parçası ya da sebze artığı bulmayı umuyordu.Perdelerin kapalı oluşu hoşuna gidiyordu,böylece herkes daha güvendeydi.Yatağın ayakucuna vardığında en sevdiği kokulardan biriyle irkildi,kaynağının ne olduğunu biliyordu,kendi etrafında dönerek karanlıkta seçmeye çalıştı,masanın ayağıyla,sandalyenin ayağının tam ortasında onu gördü,yumuşacık olduğu bu karanlıkta bile belliydi ama tüylü olduğu anlaşılmıyordu.Yaklaştıkça heyecanlandı,birazdan çok sevdiği bir eğlencenin zevkine varacaktı.Yine de dikkatli olmalıydı,onun gibi bir mahlukun eğlenmesi fazlasıyla tehlikeliydi.Yumuşak tünelin ağzına geldiğinde etrafına bakındı,kimsenin uyanmadığına emin olduktan sonra içeri süzüldü.Hiç bir şey göremiyordu,en çok da bunu seviyordu,kapkaranlık bir yumuşaklık,sanki çıkıverdiği yumurtanın içine geri dönmüş gibi,ama daha şefkatli,daha yumuşak,sıcacık ve yoğun kokulu.İncecik ayakları,yumuşak tüylerin boşluklarına girdikçe gıdıklandı,bu tünelin içinde yürümek oldukça zordu,yine de en sonuna kadar yürüyecekti,tünel çoğunlukla çıkmaz olurdu ama bazen sonuna doğru bir yerinde ufak bir yırtık,bir hava deliği bulunurdu,işte oradan fırlayıvermek gibisi yoktu,yeniden doğmak gibiydi.Bu sefer deliği bulmak zor olacaktı,her tarfı ince ince eşelemek gerekliydi ve yine de sığabileceği büyüklükte bir delik bulamayabilir,girdiği yerden sessizce çıkabilirdi.Aslında en zevkli olanı bu yumuşaklığın içinde sırt üstü devrilmekti ama bir daha hiç ayaklarının üstünde duramamaktan çekiniyordu,bir keresinde yapısına ters düşen bir devinimle olduğu yerde dönüvermiş,kendini kaybedip sağa sola yuvarlanmış,hiç olmadığı kadar özgür hissetmişti.Ama duruşunu toparlaması uzun sürmüştü,bunun çok tehlikeli olduğunu biliyordu,biri onu öylece bulabilir,küçük bir hareketle yok edebilirdi.Aslında onlara yapılanlar,ona anlatılmamıştı,ne zaman bir yaşlıya sorsa geçiştirme cevaplarıyla karşılaşmıştı,ortada büyük bir acı olduğu belliydi,ama kimse konuşmuyordu.Hayatlarında, onu rahatsız eden bir uyum vardı,genlerindeki kalıtımsal korkaklık,evrimin onu dönüştürdüğü şey, ona yetmiyordu.Nitekim diğerlerinden farklı davranırdı,mümkün olduğunca daha önce gitmediği köşelere gider,farklı şeyler arardı,çiçek saplarının ne kadar lezzetli olduğunu ona kimse söylememişti,o kendi keşfetti,ne zaman eve yeni insanlar gelse diğerleri saklanırdı,o ise manzaralı bir köşeye geçer anlam veremediği sesleri dinler,hareketleri dikkatle gözlemlerdi.Her insanın kendi kokusu vardı,ona kalsa koyundan koyuna gezecek,dudaklar üzerinde yürüyecek,parmaklardan kayacaktı.Ama korkuyordu işte.Ona kim bilir hangi katliamdan kalmış bu korkuyu üzerinden atamıyordu.Kendini çaresiz hissediyordu.Yaklaşmak isteyip de yaklaşamamak,kaynaşmak isteyip de kaynaşamamak.Özgürlüğünü kısıtlayan buydu işte.Yoksa kuytusunda ense yaptığı duvarlar,saklandığı delikler veya ansızın üstüne fırlatılan bir battaniye rahatsız etmiyordu onu.İçinde iki şey vardı,açlık ve tutsaklık.Bazen dünyayı ele geçirdikleri gelecekler kuruyordu,saklanmadıkları,öldürülmedikleri ve belki güneş ışığından rahatsız olmadıkları bir gelecek.Sonra diğerlerini de ne kadar sevdiğini hatırlardı.Kendilerinden olmayana duyduğu o merak benliğini ele geçirirdi,hiç bir zaman kıyamazdı ötekilere.Beraber yaşamak hayali kavururdu içini.Ne kadar denediyse de kendisini suçlayamıyordu,ne korkaklığı ne de başka bir şey için.Bir kere o tamamen zararsızdı.Tek istediği özgürce dolaşmak ve diğerleriyle bir bütün olabilmekti.Dışarı çıktığı günü hatırladı,sebebini açıklamamışlardı ama ona dışarı çıkmaması gerektiğini sıkı sıkıya tembihlemişlerdi,her zamanki gibi dinlemedi,ne de olsa olduğu yerde durmak,korkusuna hapsolmak olabilecek en kötü şeydi.Toprak ona yabancı gelmişti ilk başta,soğuktu ve üzerinde yürümesi zorluydu.Bir kaç tedirgin adımdan sonra açılmıştı,hızla koşuşturmaya başlamıştı,çimenlerin başladığı yere yakın karıncaları görmüştü,onlara seslenmişti,karıncalar arkalarına bile bakmadan kaçışmışlardı,sırtlarındakileri düşürmüşlerdi.Çok üzülmüştü ama onlara hak vermişti.Çimenlerin üzerine geldiğinde önce koklamıştı derin derin,alışkın olmadığı bir kokuydu,kafası bulanmıştı,çok fazlaydı,her şey çok fazlaydı.Bir süre şuursuzca sağa sola hareket etmişti sonra durmuştu,etrafının yeşiline bakmıştı,güneşi görmeye çalışmıştı,gözleri kamaşmıştı.Yeşil,sarı,kahverengi ve o koku,onu sarhoş eden koku.Bir an bayılacak gibi olmuştu.Kendini öylece bırakıvermişti.Sanki kendisinden başka bir şey olarak yeniden varolmuştu.Çimenle birdi.Çimenin ondan,onun çimenden farkı yoktu.Toprak değişik seslerle titrerken,bütün titreşimleri eklemlerinde hissetmişti.Sebebi bilinmez bir gerilimin ortasında çok rahattı.Belki de ilk kez doğanın bir parçası olduğunu bu kadar çok hissetmişti.Hele o rüzgar yok muydu? Ilıklığıyla sırtının sertliklerini yalayarak yumuşatırken bir yandan da büyük ama korkutmayan seslerle coşkusuna coşku katıyordu.En sakin,en rahat halini aldığında bir kedi gelmişti,küçük hareketlerle yanaşmıştı.Bir parçası kaçması gerektiğini söylüyordu ama o kaçmamıştı, olduğu yerde öylece durmuştu.Kedi tırnaklarını çıkarmadan, patileriyle sırtını yokladı bir kaç kez,hırıltıya benzer sesler çıkardı,onu kokladı ve geldiği gibi yavaş ve zarif adımlarla uzaklaştı.O an hayatının en hızlı büyümesini yaşamıştı.Ölüm onun için artık uzak ve korkulacak bir şey olmaktan çıkmıştı,ölüm artık yalnızca vardı.
Bütün bunları hatırlarken yumuşak tünelde ne kadar çok zaman geçirdiğini farketti,son bir kez bütün kokuyu içine çektikten sonra önce kafasını,sonra kalanını çıkardı tünelden.Bu yolculuğa yemek için çıktığını hatırladı,mutfağa doğru yöneldi,tam odadan çıkarken yataktan bir ses geldi,olduğu yerde kaldı,hiç kıpırdamadı,sessizce olan biteni seyretmeye koyuldu.Uyuyan biraz doğruldu,gözleri yarı açık duvara baktı bir süre,esnedi,saate baktı sonra yanındaki diğer uyuyana döndü,kısa bir süre onu
izledi,sonra vücudunu diğer uyuyanınkine iyiyce bitiştirdi ve ellerini beline dolayarak tekrar gözlerini kapattı.
O bir süre daha hareketsiz bekledi,ortalığın iyice güvenli olduğunu anlayınca yeniden hareket etti.
Mutfak,pencereden gelen ay ışığyla yarı aydınlıktı,daha girişte bir kaç ekmek kırıntısı vardı,hızlıca yedi.Durdu.Bıkmıştı.Her gün gizli gizli yemek yemekten,kuytularda gizlenmekten,her yere kapalı dünyasında yaşamaktan,korkmaktan,çekinmekten bıkmıştı.Yemek yemenin bile bir zevki yoktu böyle.Neden onları sevmiyorlardı?Onlarda sevilmeyecek olan, onları sevmeyenlerin bilebileceği şeyler değildi,kimse onları tanımıyordu.Varlıkları kolay anlaşılır bir varlık değildi elbette yine de ne zararları vardı ? Bunun böyle kolayca kabul görmesi,onların saklanarak yaşamayı kabul etmesi,yaşamlarını buna göre biçimlendirmeleri ağrına gidiyordu.Neden her yerde olamıyorlardı? Başkaları çok şanslıydı ya da çok cesur.Bir anda öfkelendi,istedikleri ihtiyaç duyduğu şeylerdi ve o yüzden istediklerini almalıydı.Uyuyanların arasına gidip yatmayı geçirdi aklından,sonra çok ürktü,her tarafını heyecan bastı.Yapabilir miydi? Onları uyandırmadan yapması gerekliydi.Uyanırlarsa ne olurdu?Çok korktu.Titredi.Bir kaç anlamsız adım attı.Yeniden durdu.Merak,kanını zehirleyen bir ilaç gibiydi.Hayatı boyunca bunu hayal etmişti.Sağ kurtulup da bunu diğerlerine anlattığı kahraman bir geleceği düşündü,ona bir şey olmazsa belki de her şey değişirdi.Bütün bunlar ona cesaret verdi ve odaya dönmekte karar kıldı.Ağır ama istekli adımlarla ilerledi.Kapıya geldiğinde heyecanı o kadar artmıştı ki bulanık görmeye başladı.Duvarın dibinden sürünerek yatağa doğru yaklaşmaya çalıştı,yaklaştıkça ayakları yürüyemez hale geliyordu,heyecanı onu sımsıkı saran bir kundak gibi hareketlerini kısıtlıyordu.Yatağın ayağına geldiğinde bir nebze olsun sakinleşti.Bunu yapacaktı işte.Bir tek o yapabilirdi.Öyleyse yapmalıydı.
Hızlı bir biçimde yatağa tırmandı.Tırmanmasıyla uyuyanın devasa kütlesini görmesi bir oldu.Bu sandığından da büyüleyici bir şeydi.O koca yaratık orada öylece duruyordu işte,ayak parmakları kıpırtısız,ince kemikli ve kırılgan gözüküyorlardı.İlk kez, bir insan ayağını bu kadar yakından inceliyordu,ne kadar da farklıydı.Bu fark onun içinde daha önce hissetmediği bir genişlik yaratıyordu.Uyuyanların ayaklarının etrafında yavaş ve dikkatli turlar attı,uzun uzun seyretti,etraflıca inceledi,hatta biraz sürtündü bile.O kadar büyülenmişti ki korkusundan eser kalmamıştı.Bulduğu cesaretle en büyük hayaline ulaşmak için yola çıktı :İnsan yüzü.Yüze ulaşıncaya kadar temas etmemeye karar verdi,böylece uyanmazlardı.Karanlıkta seçebildiğince seyretmekle yetindi,göbek deliği çok ilgi çekiciydi,bir an oradan girip insanla tamamen bir olmayı düşündü,sonra vazgeçti.Önceliği dudaklardaydı.En çok ağzı merak ediyordu.
Bereket uyuyan,yanağının üstüne yatmıştı,böylelikle dudaklara ulaşmak için hiç bir yere tırmanması gerekmiyordu.Doğruca dudaklara gidecek,antenlerini sürecek,koklayacak belki bir süre öylece kalacaktı.Dudakların tam önüne geldiğinde bekledi,uyuyanın sıcak soluğu vücudundaki zarları titreştiriyor,kendiliğinden sevimli bir hava oluşuyordu.Bir süre tereddüt ettiyse de merak onu sabırsızlaştırmıştı.Bir iki çok yavaş adım attı,ağır çekim bir hareketle antenini üst dudağa değdirdi,yumuşaktı,sıcaktı.Bir insana dokunduğu anda değişik bir şey hissedeceğini hep biliyordu ama daha önce var olduğunu hiç bu kadar hissetmemişti.İnsanın içinden çıkan o sesler onu bir huzura taşıyor,sanki insana dokundukça o da insan oluyordu.Uyuyan hiç hareket etmiyordu.Bunu farkettiğinde ön bacaklarını da alt dudağa koymaya karar verdi.Usulca kaldırdı ve yasladı.Yaslamasıyla uyuyanın ağzından öyle güçlü bir hava fırladı ki kendini yatağın üstünde buldu.Uyuyan uyanmıştı.Gözleri açıktı.Hareket etmesi mi doğruydu etmemesi mi?Şimdilik bir hareket yoktu,insan, gözleri açık öylece duruyordu.Onu görmüş müydü acaba?Acaba insanlar da kediler gibi zararsız olabiliyorlar mıydı zaman zaman? Bir yandan çok korkuyor bir yandan da kımıldanıp,sıvışmak istiyordu.Tam o sırada korkunç bir gürültüyle beraber,insan yerinden fırladı,durmadan yüksek sesler çıkarıyor,ufak ve hızlı hareketlerle üzerine atılıyordu.Sağa sola bir kaç adım attıysa da parmaklar onu bulmakta gecikmedi,yataktan uçtu,yere ters düştü,korkunç sesler devam ediyordu,diğer uyuyan da uyanmıştı,bir tanesinin ona doğru yaklaştığını hissediyordu.Işıklar yandı.İçindeki korku,dışının paniğiyle birleşti.Bacaklarının üstüne dönmeye çalışıyor,bir türlü beceremiyordu,sert kabuklu sırtının üstünde hacı yatmaz gibi bir sağa bir sola sallanıyor ama yuvarlanamıyordu.Devasa bir gölge üzerini kapladı.Korkunç,dev adımlar atıldı.İnsan, elinde terlikle ona doğru eğildi,terliği kaldırdı ve güm!

Genç ve cesur bir hamamböceğiydi,bir terlik darbesiyle paramparça oldu,halbuki kafası kopsa bile dokuz gün yaşayabilirdi,ona bunu bile bırakmadılar.Cesedini bir peçeteyle tutup camdan fırlatıverdiler.Ölmeden hemen önce, öyle büyük bir panik yaşamasaydı eğer belki de esas korkak olanın o değil, onu öldüren olduğunu anlayabilirdi,içi rahat giderdi bu dünyadan.Ama onun gözü sevişmekte,onun gözü bir olmakta,onun gözü varlıkta,onun gözü arkada kaldı,öldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder