26 Mayıs 2010 Çarşamba


Belki de üç kuruşluk bir yazıdır beynimdeki üç kuruş lafı."Üç kuruş" değersiz mi demek,yoksa ucuza mal edilmiş mi?Bir kilo şu mu daha ağır bir kilo bu mu?Aptal avlayan sorular aslında aptal avlayanlardan daha akıllılar için.Bir kilo aşk mı daha ağırdır bir kilo korku mu?Hadi çözün bakalım aptal,avlayanlar.Kemirgenler olabilir,kemirgen olunabilir,kemirilmeye ve kemirilene seyirci kalınabilir.Yine de yaşanır.Hayal edilenler de yaşananmış aslında.O birisi haklıymış.Milyonlarca yaşamım var.Seçtiğimi değil,hepsini yaşıyorum.Rakamlarla aram "şeytanla tanrı" ya döndü bu aralar.Öngörülenin aksine aslında fazlaca muzur bir ilişki onlarınkisi.Bazen yüz fransız kızı diyorum,bazen üç yüz fransız kızı çıkıveriyor aklımdan.Hiç fransız kızı sevmedim.Hiç türk kızı da sevmedim.Hiç "bir yerin" kızını sevmedim.Hepsini seviyorum.Kızı seviyorum,fransızı seviyorum,üçü,yüzü,üç yüzü seviyorum.Her şeyin üç yüzü var artık.Ben,o ve öteki.Bir kilo korkuyla itiraf ederim ki hepsi ben olsun istiyorum.O ve öteki de ben.Sonra o birisi yazmış,okuyorum,kimsenin "kendi" yok diyor.Nevrotik yaygın ve bariz bir hastalık diyor.Ben bunu bile okuyunca kendimi düşünüyorum,o birisini nasıl üzdüğümü,bir diğerinin beni nasıl üzdüğünü,kardeşime neden vurduğumu,düşmanımı neden sevdiğimi.Böyle karışınca her şey,üç kuruş çıkıveriyor ortaya,tüm düşündüklerim değersizleşiyor.Ne çok severdim karmaşayı,şimdi çok değersiz,ya da ucuza mal edilmiş.Karmaşa işe yarar mı?İşe yarayan lazım mı?İşe yaramayanı almak düzene karşı gelmeye kafi mi ve bütün bunları çözemeyecek kadar basiretsiz miyim?Birinin söylediği şeyi dinlemem için bana zarar vermesi lazım.Aman tanrım! Bu cümleyi de yazdım sonunda,beynimde dönüp dolaştığı yetmiyormuş gibi cümleye döküldü şimdi de.Bilardo topları çıkmıyor aklımdan,neresine vuracağımı biliyorum hep ama bir türlü vuramıyorum beyazın o aklımdaki yerine ve deliğe gitmesi gereken o bir diğer top da banttan dönüyor.Başkasını izliyorum,o topun istediği yerine vuruyor,ama nereye vurması gerektiğini bulamıyor.Bir başkası bilardoyu hayata benzetemiyor bile.Bir diğeri çok iyi oynuyor.Dengenin nereden gelip nereye gittiği belli değil.En güzeli uçmak,hayalin balıkları gibi uçmak,unutmak ve uçmak,unutmak ve uçmak,unutmak ve uçmak.Bir şey daha buldum şu anda.Düşünmek düşmekten türemiş.Düşünürsen düşersin.Düş kurmak,düşüşünü hazırlayan bir sistem kurmak,apaçık bir felaket mühendisliği.Hatırlamak ve düşmek,hatırlamak ve düşmek,hatırlamak ve düşmek.Hayalle gerçeğin,çocukla büyüğün,korkuyla sevginin,akılla hissiyatın,zenginle fakirin,sebeple sonucun,bilenle cahilin arasında bir şey yok mu?Ben oradayım çünkü.Var.Biliyorum yolculuk var.Gidiyorum,dönüyorum,iki ileri otuz beş geri,yüz ileri,sekiz yüz sağa,bin aşağıya,sayılmayan döngüsel,sayılamayan başka yola adım var.Atıyorum.Bazen de duruyorum.Ama ne yaparsam yapayım varmıyorum.İnsanlar ulaşanı önemsiyor.Ulaşmayana da şeker verip yolluyorlar.Aslında çok terkedilmedim,yine de bir yollanmışlık hissi böğrümde."Hadi bakalım yavaş yavaş ikile"cilik sanki herkeste ve hatta bende.İnsan kendinden korkar mı böyle polisten korkar gibi?Kendimin polisi olmuşum,kendim yok.Suçlunun olmadığı yerde ne işi var polisin?Burası netamiye,burada her şey olur.Bir kilo korku,sekiz kilo korku,üç kilo korku daha!Ama benim dişlerim gün geçtikçe ufalıyorlar.Yok hayır bana öyle gelmiyor,gerçekten ufalıyorlar. Bilge beni ne yapsın?Peki sen Sevgi'yi ne yap be adam!Çimen olmak güzel,kum olmak güzel,fikir olmak güzel,bok olmak güzel.En güzeli uçmak.Unutmak ve uçmak.Balık olmak çocuk olmak,çocuk olmak turunç olmak,turunç olmak uçmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder