27 Mayıs 2010 Perşembe

Now the drugs don't work They just make you worse



Odadayız.Her zaman bir odadayız.Açız biraz.Çoğu zaman umrumuzda değil.Mümkün olduğunca yatar pozisyondayız.Sinsice etrafı süzüyoruz.Birbirimizin açığını arıyoruz.Çünkü gülmemiz lazım.
Mutlaka bulunuyor bir şeyler.Gülüyoruz.Çikolata bulursak keyfimize diyecek yok.Hele çilek,dondurma gibi özel şeyler varsa zevkten dört köşeyiz.Biri sıkılıncaya kadar çalışıyor.Durmadan üretiyor.Biz de tüketiyoruz.Parmak uçlarımız uyuşuyor.Bir şarkı duyuluyor bilgisayarlardan birinin hoparlöründen.Biri itiraz ediyor : ”Bu ne ya ! ”. Ya şarkıyı ya onu susturuyoruz.Yeterince kafasını dağıtamayanlar bira da içiyor.Bazen birinin Playstation oynayışına, bazen bir hayvan belgeseline dalıp gidiyoruz.O halde düşünmek en son yapılacak şey. Ama biri haddini aşar da düşünmeye çalışırsa başı ağrıyor.İçinden bir “siktiret” çekiyor.Devam ediyor.Somut olan her şeyi paylaşıyoruz.Soyut olan hiç bir şeyi paylaşmıyoruz.Kanımıza umursamazlık sızıyor ince ince.En hassaslarımızın bile gülebilmekten gayrı derdi kalmıyor.Vakit geçriyoruz.Hep aynı vakti, hep aynı şekilde geçiriyoruz.Zamanı durdurma sanatçılarıyız.Önce çok eğleniyoruz.Bir süre sonra tekrar sıkılıyor canımız.”Biz ne yapıyoruz?” diye soruyoruz kendimize.Eğer biri sorarken yakalınırsa ufak bir sohbet oluyor.”Siktiret” le bitiyor her zamanki gibi.Aslında yakalanırsak sorun yok.Yakalanmazsak sıkıntı derinleşiyor.”Çok eğleniyoruz,çok eğleniyoruz,çok eğleniyoruz”.Hayır.Telkinler işe yaramıyor.O süregelen sıkıntıdan kurtulamayacağımız anlaşılıyor.Sorular büyüyor.Öncelikle kimiz biz? Neyiz? Ben şöyle diyorum:”Diğerlerinden farklı olarak akıllı ve iyiyiz” Bir başkası ne diyor bilmiyorum.Böyle şeyler konuşmuyoruz.Sakıncalı konular bunlar.Nereden baksan başarısızlığımız, nereden baksan sürgünümüz.Biliyoruz dışarıda hayat var.Cıvıl cıvıl dolaşıyor insanlar.Herkes birbirini düşünüyor.En azından işini,okulunu düşünüyor.Geleceğini,kariyerini belki evlenmeyi,belki torununu düşünüyor.Bütün bunlar bize aptalca geliyor.Bir türlü alışamıyoruz olmamız gerekene.Kimiz biz?Solcu muyuz mesela?Mesela aydın mıyız? Yoksa sırf karnı tok diye aptal saptal şeylere takılmış züppe çocuklar mıyız? Hangi kızı sevebileceğiz, sevdiğimiz kız bizi sevecek mi? Ama olduğumuz gibi, ama değiştirmeden.Böyle de idealistiz işte.Ne yapacağız? Meskenimiz sabun mu kokacak yoksa hayat boyu kenevir tohumu mu koklayacağız? İşe yarayacak mıyız? Fransızca biliyor oluşumuz mesela herhangi bir işe yarayacak mı? Karnımızla göğsümüz arasında yuvalanan o sıkıntı gidecek mi bir zaman? Psikologların bizi tanımladığı gibi “gelecek kaygılı genç” miyiz sadece? Öyleysek gelecek gelince geçecek mi bütün bunlar?Para kazanabilecek miyiz? Ama olduğumuz gibi,ama değişmeden.Berikinin çocuğu olsa mesela içimiz burkulacak mı? Biz de isteyecek miyiz herkesin istediklerini?Üretebilecek miyiz?Aramızdan biri yazabilecek mi? Yazmayı da geçtim kitap okuyabilecek miyiz?Müzik dinleyebilecek miyiz dilediğimizce? Olan biten bizi yutmadan, biz olan biteni değiştirebilecek miyiz? Yeniden yazabilecek miyiz kaderimizi? Kaçacak mıyız?Savaşacak mıyız?
Diyelim ki savaşmaya karar verdik, mecalimiz olacak mı yeterince? Hep böyle yalnızmışız gibi mi gelecek? Hep böyle kendimizi çok,başkalarını az mı beğeneceğiz? Huzur bize uğrayacak mı?Yoksa yavaş ve ağrılı bir intiharın ilk adımları mı attıklarımız? Sistemin hataları mıyız? Sistem hatalarını virüs temizler gibi temizleyecek mi? Bütün yıkımlarımızı aşık olduğumuz kadınların omuzlarına mı yükleyeceğiz? Hayat boyu bahanelerimiz mi olacak?Dışlanacak mıyız? Yoksa bizim gibiler var mı? Varlarsa onları bulacak kadar hareket edebilecek miyiz?Yoksa elimizi kolumuzu bağlayacak mı tutunamayışımız? Arayacak mıyız? Öğrenebilecek kadar aklımız kaldı mı?Sevecek miyiz? Tanınıyor muyuz? Var mıyız?
Bilmiyoruz,şimdilik odadayız.Ama yavaş yavaş anlıyoruz; artık hiçbir şey işe yaramıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder