2 Haziran 2010 Çarşamba

Hayat'tan bir gece

Atacan'a(o akşamı unutmayalım diye)

Hava çok soğuktu,Hayat Büfe'nin önüne geldiğimde Atacan Mehmet Abi'yle muhabbete dalmıştı bile.Ben adını Mehmet diye hatırlıyorum,Atacan Ahmet diye hatırlıyor,belki ben Ahmet diye Atacan Mehmet diye.İsimlerin hem önemli hem önemsiz olduğu bir vakitteyiz.Önemli çünkü Atacan'ın adında ATA var,belki önyargılı olsa Mehmet Abi yaklaşmayacak bile ona.Ama Mehmet Abi'nin bunları aşmış durumda olduğunu cehaletten ırkçıya dönüşmüş Laz büfeciyle olan sıkı fıkı münasebetinden anlıyoruz.Bir Laz'ın Türk milliyetçisi oluşu irkiltmiyor bizi,biliyoruz ki Karadeniz'de ırkçılık belasıyla doğuyor çocuklar,en azından 80'den sonra.Aynı büfeci Sayat'a Ermeniler hakkında atıp tutuyor mesela.Sayat vakur bile olmayan bir gülümsemeyle karşılıyor,besbelli eğleniyor.Ama o akşam Sayat yoktu.(Keşke olsaydı).Ben,Atacan ve Mehmet Abi sokağın en karanlık yerinde bira yuvarlıyorduk.Mehmet Abi her sigara yakışında bize de ikram ediyordu.Mehmet Abi en aydınlık olanımızdı.Onun aklındaki bizimkinden farklıydı.Belki de o yüzden ilk onun gözlerini yaktı Tarlabaşı'ndan püskürtülen biber gazı.Sonra biz hissettik.Bunun üzerine hep beraber devleti lanetledik önce.Sonra Uğur Dündar'a çattık."Bizi düşman gibi gösteriyor" dedi Mehmet Abi.Biz küfür ettik.Sonra ailesiyle Diyarbakır'daki geçirdiği bir günü anlattı.34 plakayı görünce onu Türk sanmışlar,yine de çok iyi davranmışlar,evlerine almışlar ayranlar,katmerler ikram etmişler."Burada o yok" diyor; "kadının birini duyuyorum,Kürtler pis kokuyor diye söylenirken,sor bakalım neden kokuyor,şehrin en pis işlerini görüyor da ondan" diye dert yanıyor.Biz buraları onaylıyoruz,biraz daha küfür ediyoruz.Sonra bize geliyor sıra,biz kendimizi anlatıyoruz."Bizim anamız babamız Kemalist" diyoruz "ama biz başkayız" .(nah başkayız o akşamki tek derdimiz yeterince sarhoş olup eğlenmek,zaten oradan doğruca Asmalımescit'e gideceğiz,bir sürü umursamazın arasında umursamaz olacağız,ne farkın kalacak?Ne farkım var?)Vicdanı olan her Türk gibi bir Kürt'ün karşısına geçtiğimizde Türklüğümüzden utanıyoruz,ailemizin bize anlattıklarından,evet yine kendi yapmadıklarımızdan utanıyoruz.Her sözümüzde adeta af diliyoruz Mehmet Abi'den.O durumda olabileceğimiz tek şeyiz: Vicdanını rahatlatmaya çalışan zavallılar.Yine de sanırım seviyor bizi Mehmet Abi.En azından ilgiyle dinliyoruz onu.Tek çift eldiveni paylaşıyor oluşumuz da hoşuna gitmiş olmalı.Öyle ki kızından dert yanmaya başlıyor.Ülkücünün biriyle çıkıyormuş,"ben bu çocukla evleneceğim" diyormuş.Tabi Mehmet Abi duruma kahroluyor ama kızına karışmıyor da,dedik ya; hepimizden aydın aslında.Sonra ciğerlerini anlatıyor.Hastaymış bir aralar.Her öksürdüğünde kan kusuyormuş.Bir akşam o kadar çok kanamış ki ciğerleri,bayılmış.Hastaneye gitmiş ama tedaviye ayıracak parası olmamış hiç.Yeşil kart almaya çalışmış,4-5 kere başvurmuş valiliğe,son başvurusunda bir görevli kenara çekmiş ve şöyle demiş:"Bak,bu aralar terör olayları var,sen şimdi boşuna başvurma hiç,sana yeşil kart çıkmaz" Mehmet Abi de vazgeçmiş."Ciğerlerin ne oldu abi?" diyoruz."Valla şimdilik geçti,en son iki sene önce kan kustum,daha da olmadı" diyor.Ya olursa?Bu soru takılıyor aklımıza da soramıyoruz.Cevabı yok çünkü.Sonra Atacan'ın aklına Mehmet Abi'ye yardım edebileceği geliyor."Belki,babamın tanıdıkları duruyorsa valilikte,sen başvurursun,biz de yukarıdan bastırırız,yeşil kart alırsın" diyor.Mehmet Abi çok da umursar ya da inanmış gözükmüyor.Atacan Mehmet Abi'nin numarasını alıyor.Sonra birileri bizi arıyor.Yavaştan gitme vaktimiz geliyor.Mehmet Abi'yi bırakacağız orada.Zaten kuvvetle muhtemel o da bizimle gelmek istemez.Öpüşüp ayrılıyoruz.Muhabbet sarhoş etmiş bizi.Ve hava çok soğuk.Bilmiyorum aklına gelmiş miyizdir bir daha.O ne kadar dışındaysa hayatımızın rutininin biz de o kadar dışındayız onunkinin.Arkamızdan ne düşünmüştür?Ya da bir arkadaşına anlatmış mıdır bizi acaba?Bir şey olduğu yok.Aklımızdaki sorulara yenileri ekleniyor ve biraz daha kızıyoruz.Bu kadar güzel insanlara nasıl bu kadar kötü davranılabilir?Öfkemiz biz büyüdükçe körelir sanıyoruz,Mehmet Abi'leri tanıdıkça bıçak gibi bileniyor.Aradık mı Mehmet Abi'yi?Aramadık.Neden?Çünkü kendimizi çaresiz hissetirdi bize.Yardım edebilir miydik ona? Muhtemelen edemezdik.Şimdi düşünüyorum da o akşamki o karşılaşma hem aldı yalnızlığımızı hem de yalnız bıraktı bizi.Hem dinledik birbirimizi, hem de duyamadık...

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. o konuşma sırasındaki hissiyatı kelimeye dökebiliyor olsam,varlıkla ben arasına duvar çeken o eziklikten, ikiyüzlülükten, sadece zorunda kaldığımdan içine düştüğüm umursamazlıktan bir nebze kurtulurdum belki, az bişi daha özgür ve canlı hissederdim heralde diyorum kendi kendime ama beni varlığımdan utandıracak kadar rahatsız eden her türlü şeye dair sadece küfür etmekle yetiniyorum işte, istemli ya da değil ne fark eder ki ben de sinmişim, ne olmam gereken yerdeyim ne de nerede olmam gereken yeri biliyorum. Herkesin hem suyunu içtiği hem de içine sıçtığı nehirde ben de sorgusuz sualsiz yüzüyorum, zaten çoğu şey az buçuk belli sormaya da gerek yok, sorsam da, sorsan da ayıcık, kimse bırak konuşmayı dinlemek bile istemiyor.

    Ben beceremiyorum ama sen yazabilmişsin, vicdanını rahatlatmaya çalışan zavallılardık ve o karşılaşma hem aldı yalnızlığımızı hem de yalnız bıraktı bizi. Beni ezdi, utandırdı, içime işledi yine ne kadar normalleştiğimi, yabancılaştığımı, korktuğumu tüylerime kadar hissettirdi.Zaten bir tek ölüm kucaklar o umutsuzluğu, ezikliği, o yüzden bir tek ondan korkmuyoruz galiba zaten.

    O yardım teklifini yaparken biliyordum bile onu bir daha aramayacağımı, siklenmicektim ben de çünkü öyle de oldu, yine hiç bir şey yapamadığım hatta düşünmekten ürktüğüm için umursamadım sadece, yine sindim, sustum, o ufak sorunlarıma, acınası korkularıma geri döndüm, döndük. Burda bile yazarken, düşündüklerimin en fazla yanından geçebiliyorum ,ne yeterli kelimeler var ne de cesaret. Sen söylemesen ben çoktan unutmuşum zaten, istenmemiş ve kalmamış zihnimde.

    YanıtlaSil